Gökdelenlerin Babası – Louis Henry Sullivan
Louis Henry Sullivan, 3 Eylül 1856’da Boston’da doğmuştur. Kendisi “Gökdelenlerin Babası” ve “Modernizmin Mimarı” olarak tanınmaktadır.
1872 yılında MIT’ye kabul edilen Sullivan, okulunu sadece bir yıl devam ettirmiştir. Bunun sebebi, o dönemde Philadelphia’da yüzlerce bina tasarlamış olan Viktorya Dönemi mimarı Frank Furness ile çalışma fırsatı bulmasıdır. Furness ile bir yıl çalıştıktan sonra patlak veren ekonomik buhran nedeniyle inşaat yapma olanakları ortadan kalkınca, Sullivan da işinden ayrılmak zorunda kalmıştır.
1871’deki büyük Chicago Yangını’nın ardından yardıma koşan mimarlar arasında yer alan Sullivan, burada Home Insurance Binası projesinde Le Baron Jenney ile çalışmaya başlamıştır. Burada belli bir süre çalışan ünlü mimar, daha sonra Paris’e giderek Ecole des Beaux-Art’ta iki yıl süreyle eğitim almıştır.
Sullivan – Adler Ortaklığı
Sullivan’ın en verimli dönemi, Dankmar Adler ile ortaklık yaptığı dönemdir. İlk aşamada Adler, Sullivan’ı işe almış ve bir yıl çalıştıktan sonra ortaklık dönemi başlamıştır. Bu ortaklık süresince, çoğunluğu gökdelen olmak üzere yaklaşık 120 bina tasarlamışlardır.
Chicago Ekolü
Modern bir estetik anlayışına sahip olan Sullivan, belirlediği bazı temel ilkelerle Chicago’da bir ekol oluşturmuştur. Bu ekolün en önemli özelliklerinden biri de üç parçalı pencerelerdir. Bu ekolün diğer önemli özellikleri şunlardır:
- Çelik çerçeve sistemler
- Dairesel desenli süslemeler
- Pişmiş toprak tuğla detayları
- Neo-klasik döneme yönelik detaylar
Oditoryum Binası
Sullivan – Adler ortaklığının en önemli projelerinden biri Oditoryum Tiyatro Binası’dır. Çok amaçlı hizmet verebilen yüksek bir yapı olan Oditoryum, dönemine göre çok yeni bir konsept olmuştur. Bu kompleksin içinde 4200 koltuklu bir tiyatro, bir otel ve bir ofis binası bulunmaktadır. Zemin kat ise mağazaların vitrinlerinden oluşmaktadır.
Devasa bir yapı olan Oditoryum Binası, kabuk strüktürle inşa edilmiştir. Zemin katta, giriş yerlerinin üzerine doğru uzanan üç adet güçlü kemer bulunur. Yapı, ortasına kadar uzanarak, insanı yukarı doğru bakmaya sevk eden uzun yatay pencere dizilerine sahiptir.
Wainwright Binası
Yüksekliği ve hafifliği vurgulayan bir tasarım ortaya koyan Sullivan, yüksekliği ön plana çıkarmak için binanın dört köşesini kapsayan payandalar kullanmıştır. Yapıda kullanılan renkleri de özenle seçen ünlü mimar, kırmızı tuğla, granit, pişmiş topraktan tuğlalarla yapıyı güzelleştirmiştir.
Bina, modern bir üslupla inşa edilmiş olsa da klasik gelenekten de izler bulundurmaktadır. Katlar arası yaprak motifleriyle süslenmiş olan yapı, Adler – Sullivan Dönemi’nin tasarımları arasında yer almaktadır.
Kaynak / Reference: Mimarlık 101, Nicole BRIDGE, Say Yayınları